o hayalin peşinden koşarken


biliyor musun
ben hala o eskiden kalma hayallerimin peşindeyim
bir umut
bir umut ki bana yeni hayaller kurdurmayı sevdiren
ne de ihmal ettik on yıllardır hayal kurmayı düşünsene
hep öteledik bilinmedik yarınlara

ama hiç inancımı yitirmedim
o yarın gelecek ve ben ebedi mutluluğa erişecektim
hayallerime kavuşacaktım

oysa o hayalin peşinde koşarken
hayatımda küçük şeyleri kaçırmışım
beni zaman zaman mutlu eden küçük şeyleri
mutluluk hayatın ayrıntısında gizliymiş
geç fark ettim

okuduğum bir şiirde, izlediğim bir filmde, dinlediğim bir şarkıda
belki de dalından kopardığım bir erik tanesinde
öptüğüm ilk kızın dudaklarında
biricik kızımı ilk kez kucağıma alışımda
ve hatta gizli gizli ağladığımda

anladım ki mutluluk nefsi değil ruhu tatmin ederek kazanılırmış

aslında hepimizin ki hüzünlü bir gurbet hikayesi
hepimiz sılaya yani annemizin o süt kokan göğsüne hasretiz
bütün özlemimiz ona dair
bir anne şefkati değse yüreğimize her bir yaramız sarılacak
her bir derdimiz hallolacak

işbu neden dağlıyor bizi masum bir çocuğun çaresiz bakışları

bize anlatan şiirler okuyor şarkılar dinliyoruz
içinde hayatımızdan kesitler var olduğuna inandığımız dizileri çok seviyoruz
okuduğumuz romanda bize uyan kısımların altını çiziyoruz
sürekli bir iz bırakıyoruz hayatımıza dair
ve duygularımıza

endişe etme
bir gün biri çıkıp seni anlayacak mutlaka
anlamak için önce dinleyecek
sadece dinleyecek ve hiç soru sormayacak
bıraktığın izlerin peşine düşecek

Oğuz Ağca / 4 Mayıs 2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanya'dan Mektup Var (3)

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Atatürk ve Ben