Kayıtlar

Ekim, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Deniz mavisi koyuluğu

Ey talib, ümidin varsa sen de varsın Yaş elli olur, altmış olur Eğer ümidin yoksa Ne yaşam vardır, ne ölüm Deniz mavisi koyuluğunda yalnızsındır Oğuz Ağca / 26 Mart 2012

Yüzlerce yüz

Resim
Hatırlasana ey talib, yüzlerce yüz, binlerce söz arasında aynı yola talip olmadık mı? Oğuz Ağca / 26 Mart 2012

ayrılırsak ölürüz biz

Sırf seninle yaşamaya dair umudumu canlandırmak istediği için Allah'a şükürler olsun! Biliyorum ki, ayrılırsak ölürüz biz Oğuz Ağca / 27 Mart 2012 

sağ-sol çatışmaları

şimdi`den korkan ben, sol yanımla geleceğe, sağ yanımla geçmişe sığındım. içimdeki sağ-sol çatışmaları bundandır Oğuz Ağca / 26 Mart 2012

Gülmek için ağlamak

Ölmedikçe doğmak yasak bu dünyada Almak için vermek gibi Gülmek için ağlamak gibi Acı çekmeden mutlu olmak gibi Artı ile eksi gibi Oğuz Ağca / 24 Mart 2012

isyana davet

Acınası çocukluğun, zavallı gençliğin ve ufuklarda mutluluk ışıltısı görünmeyen bir hayat… Bunların hepsi isyana davet sanki. Asıl mücadelem şimdi başlıyor aslında. İsyancı ruhumu şeytana kaptırmamam gerekiyor Oğuz Ağca / 23 Mart 2012

kapkaranlık bir odada

Senden ve her şeyden uzak... Yalnız bir evde, kapkaranlık bir odada... Sırf seni unutmak için, yumrukladım koca ellerimle göğsümü gecelerce Ama acımı bir türlü dindiremedim 22 Mart 2012

Bu kadar bencil olma

Acı çeke çeke değil, zevkle ve kendinden geçmiş bir halde yanıyorum senin gönlünde Sen ise seni alkışlamayan herkes yok olsun istiyorsun Bu kadar bencil olma ey sevgili  Oğuz Ağca / 21 Mart 2012

Sana ihtiyacım var

Geçmişimi hatırlamak için sana ihtiyacım var Senin sesine Geçmişten sade bir âh... sadece bir inilti hatırlamam için... Sana ihtiyacım var Oğuz Ağca / 21 Mart 2012

zihnimi tırmalayan çığlıklar

Kalkıp bir abdest alsam gider mi zihnimin bulanıklığı? Kurtulur muyum bu zihnimi tırmalayan çığlıklardan? Oğuz Ağca / 21 Mart 2012

sensiz ölümler

Ben bu emaneti hakkıyla taşımadığım için özür dilerim. Ki ant içmiştim uğrunda ölmeye ama yapamadım. O hüznü içimde taşıyacağım ben sensiz ölmelerimde Oğuz Ağca / 21 Mart 2012

Kötülük

Varsın kötülük kol gezsin bu dünyada, hiç beklemediğin öyle bir yerden gürül gürül bir bahar eser ki... Oğuz Ağca / 21 Mart 2012

Saklambaç

Çık, gördüm seni..çık! Tanıyorum artık seni! Her yer kapkaranlık olsa da, ay ışığı vurmuş o çocuksu yüzünü biliyorum. İyi biliyorum ben o yüzü. Bu sefer aldanmayacağım. Aldatamayacaksın beni. Oğuz Ağca / 25 Nisan 2009

kendini bilmek ne zormuş

Sahip olduğumu terk edip, sahip olamadığıma sıkı sıkı tutunuyorum Bu yaşam yolunda kendini bilmek ne zormuş Herkes kendisinden esirgenen şeyler hakkında saplantılıdır Benim saplantım sahibin olamayışıma  Oğuz Ağca / 19 Temmuz 2010

Kaderim ellerinde

Yelkenli bir gemi gibiyim Estir rüzgarını bakalım  Beni nereye sürükleyecek Kaderim senin elinde  Oğuz Ağca / 20 Mart 2009

Günahlarımı bana bırak

Yapamıyorsan, günahlarımı üzerinden at bir çırpıda Ve bir an evvel git Git ve gelme! Benim tüm günahlarım şeriata uygun Günahlarımı bana bırak  Oğuz Ağca  /  27 Şubat 2011

yüzündeki leke

yeter artık! ya beni aLdatmayı gönlünden çıkar, ya da beni... yalanların yüzünde leke yapıyor, haberin yok!   Oğuz Ağca / 24 Eylül 2009

İnsan insanın neyidir

Merak etmişimdir hep! İnsan insanın neyidir? Sen benim neyimsin? Sen kimsin, nesin? Sen benim en ağır ama en güzel yükümsün. Kalbimde, ruhumda, bedenimde taşıdığım en güzel yüküm.  Oğuz Ağca / 20 Mayıs 2009

Cinnet hali

Bir cinnet anı her şeyi halleder Ve ölüm ihtimal olmaktan çıkar, hakikat olur Sen ölürsen ben ölürüm Ben ölürsem aşkımız ölür  Oğuz Ağca / 24 Haziran 2011

Bir simitçiden bir farkın yok

Artık sokaktaki herkes gibisin Mesela simitçiden bir farkın yok Bana sokaktaki bir simitçiden daha uzaksın Yeterince yük etmişim seni gönlümde Ne iyi ettin de düştün gönlümden Manyakça bir iç huzura kavuştum Sebebini bende bilmiyorum Bir deli huzuru yaşıyorum işte!   Oğuz Ağca / 12 Nisan 2010

Hayat nelere kadir

Bugün her şey senin elinde Yarın elindekilere muhtaç olabilirsin Hiç bunu düşündün mü? Hayat nelere kadir, bir bilsen!   Oğuz Ağca / 20 Mart 2012

Hedefim sendin

Tek hedefim sendin. Seni kazandım, Seni kazandım kazanmasına da... Seni kazanırken bu sefer kendimi kaybettim sanırım. Şimdi kafamla gövdemi bitiştirmek için çırpınıyorum. Anlamaya, kavramaya, özümsemeye çalışıyorum. Oğuz Ağca / 20 Mart 2012

es deli rüzgar

Öyle rüzgarlar essin ki, öyle bereketli, öyle delice..! Alsın götürsün içimde sana dair besleyip de, daha henüz kağıda dökemediğim sözcükleri   Oğuz Ağca / 20 Mart 2011

Bir böceğe dönüştüğümüz anlar vardır

Resim
Franz Kafka’nın güzel bir romanı var,  ‘Dönüşüm ya da Değişim’  adında. Kafka bu romanında, 20.yüzyılın sanayi sonrası Batı toplumunun açmazını ve bireyin içine düştüğü yabancılaşmayı anlatıyor. Romanın kahramanı Gregor Samsa’dır. İyi niyetli ve çalışkan biridir Gregor Samsa. Ancak dünya öyle bir hızla dönmektedir ki, yetişmesi mümkün olmaz. Dört kişilik ailenin tek çalışanıdır. Kız kardeşi eğitim için, annesi mutfak için, babası da harçlık için sıkıştırır Gregor’u. Sıradan bir pazarlamacıdır Gregor. Öyle doğaüstü güçleri filan da yoktur. Üzerine ailenin büyük yükü binmiştir. Gün gelir, her fani de olduğu gibi bu yükün altından kalkamaz ve ezilir Gregor. Bir sabah kalktığında dünyaya bir böcek olarak açar gözlerini. Hayatının bu ikinci evresinde daha acımasız bir dünya ile karşılaşır Gregor. Daha acımasız, daha vicdansız, daha merhametsiz, böceklere yaşama hakkı tanınmayan bir dünyadır. Anormalleşen Gregor mudur, yoksa ötekileri midir? Bu roman beni neden bu kadar etkiledi acaba? Var

Sorana, Ayşe ip atlıyor diyoruz!

Resim
Senin bir havan var beni asıl saran o  Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan   Cemal Süreya `nın "üvercinka"yı her okuduğum da bu mısraya takılır kalırım. Bizim Ayşe gelir aklıma. Ayşe ki ne Ayşe!.. Ben böyle güzel bakan göz görmedim ömrümde. Bir hüzünlü bakışı var ki... Gülümsemesi var; tüm güzel gönüllerin sadakası olsun! Ayşe için bir mısra daha söylesek sanki her şey anlamını yitirecek.     Ayşe`yi eski  İran  dininde  aşk  ve doğurganlık tanrıçası olan Anahita`ya bezetirim ben. Ayşe`nin de birbirine karşıt iki şahsiyeti vardır. Bazen tertemiz bir bakire bazende azgın bir fahişe... Ama Ayşe`nin anaç yönü her daim ağır basmıştır. Ailesi için canını bile verir. Hele hele çocukları için yapamayacağı şey yoktur. Ayşe bir de, gününü kazanıp kurtardı diye bir başka güzeldir. Lokmasında kendi emeği vardı

Ankara'da sonbahar

Resim
Ankara sonbaharda daha güzelmiş Ağaçların yaprakları henüz dökülmemiş ama sararmış Gökyüzü adeta kararmış Hüzünlü bir sonbahar günü Ankara'da aşık olmak varmış Oğuz Ağca / 19 Ekim 2013

Musmutlu olmak

İnstagram’da takip ettiğim bir arkadaş paylaştığı fotoğrafın altına ‘musmutlu günler’ yazmış. Bu musmutlu ifade şekli nasıl içimi ısıttı anlatamam. Hemen altına yorum yaptım: Musmutlu ifadesi beni sokak arası çocukluğuma götürdü. Biz hala sokak arası çocukluğumuzdayız diye cevap verdi. Belki doğruydu belki de mübalağa yapıyordu ama kıskanmadım dersem yalan söylemiş olurum. Böyle durumlarda insan ilk önce kendi hayatını göz önünden geçiriyor ve mutlu olup olmadığını sorguluyor. Ben mutlu muyum acaba? Siz şu an mutlu musunuz? Mutlu olmak için hayattan keyif almak, yaptığınız işi sevmek ve yaşamınızı daha anlamlı sürdürdüğünüzü hissettirecek şeyleri bulmak gerekiyor diye nasihat vermekte bu işin uzmanları. Oturduğumuz yerden mutluluğun gelip bizi bulmasını bekliyoruz maalesef. Peki, biz mutlu olmak için ne kadar çaba harcıyoruz? Mesela şükrediyor muyuz, iyi bir insan olmaya çalışıyor muyuz, iyi şeylerin keyfini çıkartıyor muyuz, bizim mutlu olmamızı sağlayanlara t

Kardeş sevgisi

Resim
Beğendiğim ve severek okuduğum yazarların yazılarından ara ara notlar alırım. Bunların başında Haşmet Babaoğlu gelir. Bu sabah arşivimi biraz karıştırınca gördüm. Yine onun yazısından şöyle bir not düşmüşüm arşivime: Gençliğimde kan bağına dayalı kardeş sevgisini küçümserdim. Özgür tercihe dayanmayan ve aile kurumunun zorlayıcı diline yaslanan kardeşliği göklere çıkartanları bir menfaat şebekesinin üyeleri olarak gördüğüm de oldu. Doğrusu, bu bakışımı haklı çıkartan pek çok tecrübe yaşadım... Sonra yıllar geçti ve kardeş sevgisindeki derin hikmeti ve ibreti kavradım: Kardeşini sevmek, kaderini sevmekti! 5 Şubat 2012 Aşka benzeyen sevgidir kardeş sevgisi. Kardeş sevgisi derinden seyreden bir sevgidir. Öyle her an dillerde olmasa da her zaman kendini hissettiren yoğun ve tarif edilemez bir sevgidir. Tabakta kalan son kurabiyeyi o yesin diye bırakmaktır kardeş sevgisi. Bazen de tüm ortak suçlarınızda "hayır suçlu o değil benim" diye kendini ortaya atmaktır. İnsanın tüm samimi

o hayalin peşinden koşarken

biliyor musun ben hala o eskiden kalma hayallerimin peşindeyim bir umut bir umut ki bana yeni hayaller kurdurmayı sevdiren ne de ihmal ettik on yıllardır hayal kurmayı düşünsene hep öteledik bilinmedik yarınlara ama hiç inancımı yitirmedim o yarın gelecek ve ben ebedi mutluluğa erişecektim hayallerime kavuşacaktım oysa o hayalin peşinde koşarken hayatımda küçük şeyleri kaçırmışım beni zaman zaman mutlu eden küçük şeyleri mutluluk hayatın ayrıntısında gizliymiş geç fark ettim okuduğum bir şiirde, izlediğim bir filmde, dinlediğim bir şarkıda belki de dalından kopardığım bir erik tanesinde öptüğüm ilk kızın dudaklarında biricik kızımı ilk kez kucağıma alışımda ve hatta gizli gizli ağladığımda anladım ki mutluluk nefsi değil ruhu tatmin ederek kazanılırmış aslında hepimizin ki hüzünlü bir gurbet hikayesi hepimiz sılaya yani annemizin o süt kokan göğsüne hasretiz bütün özlemimiz ona dair bir anne şefkati değse yüreğimize her bir yaramız sarılacak her bir derdimiz hallolacak işbu neden dağl

Gurbetteki babaya

Resim
Bu yaz da geldi geçti Sen yine gelmedin Madem gelmeyecektin Neden söz verdin Bu şiir, 1964'de Almanya'ya gidip 30 yıl orada çalıştıktan sonra 1994'de Nürnberg'te vefat eden babaya yazılmıştır. 25 Şubat 1971

Safranbolu

Resim
Eskiden kalma bir hayal var, hafızamı meşgul eden Loş bir mekanda sana şiirler okuyorum İncir reçeli de koymuş masaya garson Fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusu da sarmış etrafı Kır çiçekleri masamızı süslüyor En güzel şiirleri cebime koyup gelmişim Safranbolu`da bir kahvaltı salonunda Kaldırımları tıpkı Geyve`ye benzeyen bu şehirde İnceden inceye bir sevda damlıyor yüreğime Ne yalan söyleyeyim  hesabı ödemekten korkmuyorum Oğuz Ağca Duisburg` 09-03-12 / 23:47 ,

Duaya nail olmak

Sabah namazı sonrası edilen bir duanın içinde yer almak Senin el açtığın bir duaya nail olmak Ne para, ne pul ne de dünya malı  Dünyanın en sıcak, en güvenilir rıhtımına sığınmak istiyorum Oğuz Ağca / 4 Eylül 2013

Ekmek öpen çocuklar

Yere düşen ekmeği hızla alıp, telaşla üç kere öpüp, üç kere alınlarına koyan o çocuklar nereye kayboldular? Güzeldi o çocuklar!  O çocukları özlüyoruz.  Ekmek öpen çocuk görmek istiyoruz.  Çünkü ekmek öpen çocuk hala bir şeylere inanmamızı sağlıyor.  Bizim buna ihtiyacımız var.  Geri dönsün o çocuklar.  Bizim buna çok ama çok ihtiyacımız var!   Oğuz Ağca / 20 Ocak 2013

Ağla be yüreğim..

Resim
Ağla be yüreğim!  Ağla  Bir damla gözyaşı sığınağın olsun senin  Birikmiş hasretlerini boşalt  Birikmiş öfkelerini  Sonu gelmeyen acılarını  Hadi ağla!  Yalnızsın şimdi, kimse görmez göz yaşlarını  Güçlü görünmek zorunda değilsin  Boşalt yüreğine hapsettiklerini  Göğüs kafesin rahatlasın  Oğuz Ağca / 20.06.13

Alem yangın görsün

Resim
"Sefine-i kalbime alevli bir kor attın ey dost Bülent avaz ile dersin, bakın deryada yangın var!"  Ne güzel söylemiş değil mi şair? Derya gönül ise, gönül yanmaktadır. Eğer derya yanıyorsa, o zaman yanmadık yer yok demektir. O vakit çıkıp avaz avaz naralar atmak gerek! Alem gönül görsün, Alem yangın görsün!  Oğuz Ağca / 25 Şubat 2013

Varlığı beni tehdit etmeyen kadınları sevmeliydim

Resim
İnsan belli bir yaşa gelince anlıyor.  Bir olayı hatırlamak, onu yaşamaktan daha heyecan verici olabilir. Sana söyleyecek bir şeyim kalmadı diyordu o ufacık gözlerini acıyla büzüştürüp.  İnanmak istemiyordu duyduklarına, isyan ediyordu adeta.  Seni sevmeyi çok istedim ama başaramadım derken, hayallerle dolu dünyasını yıktığımı anlayamamıştım.  Yine de öfkeli değildi bakışları.  S anki omuzlarına ağır  bir yük binmişti ve o yükün altında eziliyordu adeta. Bana bunun 1 Nisan şakası olduğunu söyle dercesine bakıyordu gözlerimin içine. Ama bitmişti…  Ne yapabilirdim ki? Elimi kendisine çekti ve avucunun içinde tuttuğu kutuyu elime sıkıştırdı. O hep bahsini ettiği kol düğmelerini almıştı… Bunu sana almıştım, her şeye rağmen kabul edersen sevinirim dedi. Dost ateşiyle şehit düşmek gibi bir şeydi bu. Yarası kanıyor ama o yarasının nerede olduğunu bilmiyordu. Bunu kabullenmem zor olacak, belki de hiç kabullenemeyeceğim ama pişmanlığın yansıyacak hayatının geri kalan kısmına, bundan eminim de