Musmutlu olmak

İnstagram’da takip ettiğim bir arkadaş paylaştığı fotoğrafın altına ‘musmutlu günler’ yazmış.
Bu musmutlu ifade şekli nasıl içimi ısıttı anlatamam.
Hemen altına yorum yaptım:
Musmutlu ifadesi beni sokak arası çocukluğuma götürdü.
Biz hala sokak arası çocukluğumuzdayız diye cevap verdi.
Belki doğruydu belki de mübalağa yapıyordu ama kıskanmadım dersem yalan söylemiş olurum.
Böyle durumlarda insan ilk önce kendi hayatını göz önünden geçiriyor ve mutlu olup olmadığını sorguluyor.
Ben mutlu muyum acaba?
Siz şu an mutlu musunuz?
Mutlu olmak için hayattan keyif almak, yaptığınız işi sevmek ve yaşamınızı daha anlamlı sürdürdüğünüzü hissettirecek şeyleri bulmak gerekiyor diye nasihat vermekte bu işin uzmanları.
Oturduğumuz yerden mutluluğun gelip bizi bulmasını bekliyoruz maalesef.
Peki, biz mutlu olmak için ne kadar çaba harcıyoruz?
Mesela şükrediyor muyuz, iyi bir insan olmaya çalışıyor muyuz, iyi şeylerin keyfini çıkartıyor muyuz, bizim mutlu olmamızı sağlayanlara teşekkür ediyor muyuz, kızdıklarımızı, bizi üzenleri affediyor muyuz, kendimize ve ailemize yeterince zaman ayırıyor muyuz?
Bütün bunları yapabiliyorsak sadece mutlu olmakla kalmayız,  musmutlu oluruz diye düşünüyorum.
Tıpkı, arkadaşımın paylaştığı fotoğraftaki gibi.
Musmutlu günler!
Mutluluğu çocukça bir ifade ile tarif etmek ne kadar sıcak ne kadar samimi değil mi?
Hakikaten de mutluluklar çocuklukta kaldı?
Zira çocukluktaki mutluluklarımızın bir devamlılığı vardı.
Oysa bugünün mutlulukları hep yarım kalmakta.
Hiçbir şey umurumuzda değildi, acıktığımızı bile unuturduk sokak aralarında top yuvarlayacağız diye.
Musmutlu, gıcır gıcır, kıpır kıpır, kımıl kımıl çocukluğumuz vardı.
Bugünkü mutluluklarımız hep sahte.
Sosyal medya ortamında delirmiş gibi resim paylaşıp, ne kadar mutlu olduğumuzu ispat etme çabamızı ne yormalıyız yoksa?
Her şeyimiz gibi mutluluklarımız da sanaldan ibaret olmuş.
Sağlıklı, mutlu, başarılı, umutlu, savaşsız, adaletli, insanla barışık, çevreyle barışık, karnı tok, sırtı pek, iyiye ve güzele emek verenlerin karşılığını alacağı, kimsenin kimseyi ötekileştirmediği, bir dünya istiyoruz.
Temennilerimiz hep bu yönde.
Mutlu, musmutlu günlerimiz, aylarımız, yıllarımız olsun istiyoruz.
Ancak bütün bunları ya internet ortamında ya da TV ortamında görmek istiyoruz.
Oysa ki, mutluluğu buralarda aramak çok yanlış.
Araştırmalara göre dindar insanlar seküler insanlardan, yaşlılar gençlerden, televizyon izlemeyenler pembe dizi müptelalarından, evliler bekârlardan daha mutlu imiş.
Demek ki mutluluğu yine kendi özümüzde, yaradılışımızda aramamız gerekiyor.
Sanaldan uzak bir şekilde hayatın içinde aramamız gerekiyor.

Oğuz Ağca / 10 Ağustos 2014


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Almanya'dan Mektup Var (3)

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Atatürk ve Ben