Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Neslihan, banyodan çıkıp mutfağa gitti.
Fincanına kahve döktü.
Şeker katmazdı, biraz süt döker hepsi o kadar.
Kahvesini yudumlarken akşamdan sardığı sigaralardan birini yaktı.
Aklına annesi geldi tekrar. ‘’Lanet olsun senin gibi anneye!’’ dedi farkında olmadan sesli bir biçimde.
Neslihan henüz on üç yaşındayken Serkan diye bir erkek arkadaşı olmuştu.
Nasıl olmuşsa annesinin bu durumdan haberdar olmuştu.
Büyük olay çıkarmıştı.
On üç yaşında bir kızın flörtünden nolurdu diye düşündü.
Bunun için evde büyük fırtınalar koparmaya değer miydi?
O günden sonra Neslihan diye seslenmiyordu annesi kendisine.
Kız Orospu diye çağırıyordu sürekli.
Neslihan bu aşağılanmayı hazmedemiyordu.
Odasına çekilip yorganın altında saatlerce ağladığı oluyordu.
Bir anne nasıl bu kadar acımasız olabilir diye düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.
Neslihan doğuştan esmer tenliydi.
Annesi, bu baba tarafına çekmiş diye dışlıyordu adeta onu.
Oysa ablası Gülhan öyle miydi?
O annesinin beyaz tenli meleğiydi.
Annesi her fırsatta ablasına sevgisini belli ediyordu.
Neslihan'dan yedi yaş küçük olan kardeşi Nermin’de tıpkı ablası gibi beyaz tenliydi.
Annesi Nermin’i de çok seviyordu.
Neslihan da ne zaman annesinin ona güzel bir söz söyleyeceğine ümit ederek ona yaklaşsa hep bir tepkiyle karşılaşıyordu.
Adeta bir üvey evlat muamelesi görüyordu.
Her şeyin yenisi Gülhan'a alınırdı.
Neslihan ise ablasına olmayanları giymek mecburiyetindeydi.

Neslihan mutfağın camından dışarı baktı, camda yüzünün yansımasını gördü.
Yanaklarına düşen gözyaşı damlasını gördü.
Elini yumruk yapıp yüzündeki damlayı alıverdi.
Sigarasını söndürdü, çocukların yattığı odaya gitti.
Büyük oğlu uyanmış elinde cep telefonuyla meşguldü.
Kızı hala mışıl mışıl uyuyordu.
Eğildi, kızının yanağına bir öpücük kondur.
Çocukken kendi kendine yemin vermişti.
O büyüyüp bir gün evlendiğinde çocuklarına iyi bir anne olacaktı.
Neslihan ye yapsa ne etse, kendisini geçmişini düşünmekten alıkoyamıyordu.
Bütün geleceği geçmişine hapsolmuştu adeta.
Sürekli yaşadığı acı hayatı düşünüyordu.
Çocukları olmasa intihar bile edebilirdi belki.
Neler yaşamamıştı ki!
Ne acılara katlanmıştı, çoğunu kimse bilmiyordu bile.
Hep suçlandı, hep yargılandı.
Varlığı yokluğu kimsenin umurunda değildi.
Tekrardan mutfağa girdi kendisi ve çocukları için kahvaltı hazırlamaya koyulmuştu ki, oğlunun  telefonu çaldı.
Arayan babasıydı.
Anne babam beş dakikaya kapının önündeymiş dedi.
Neslihan sinirli bir şekilde, ya neden önceden aramıyor, neden beni telaşa sokuyor diye bağırdı.
Hakikaten de tam beş dakika dolmuştu ki, çocukların babası zile bastı.
Çocuklar baba geldi, baba geldi diye bağrışırken, Neslihan; geldi ‘’teneke’’ diye mırıldandı. Çocuklar merdivenleri aşağı inerken o da mutfağın penceresinden onların kapıdan çıkmasını bekliyordu.
Çocuklar kapıdan çıkar çıkmaz babalarına doğru koştu.
Babaları, kızı kucakladı havaya kaldırdı, yanağından öptü.
Oğlu ise babasının beline sarıldı.
Neslihan yine hüzünlendi.
Çocukları için saçını süpürge ediyordu ama çocuklar babalarını haftada bir kere gördükleri halde ona sevinç çığlıklarıyla koşuyorlardı.
Onlara ant içtiği gibi bir hayat sunamadığı için tekrar hüzne kapıldı.
Neden mutlu bir yuvası yoktu?
Neden çocuklar babasız büyüyordu.
Yine kendisini suçladı, yine yaşadığı hayattan nefret etti.
Yine kahrolası hayatına lanet etti.
Oysa çok güzel olmasa bile herkes kadar ortalama bir mutlu hayatı olabilirdi.
Baba evinde olduğu yıllara gitti yine aklı.
Zira her şey orada başlıyordu.
Başka bir ailede doğup büyümüş olsa, yine böyle kötü bir hayatı olur muydu diye düşündü.
Annesi geldi yine aklına.
Hiç aklından çıkmıyordu ki oysa!

anne kız ilişkisi ile ilgili görsel sonucu



             

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sen beni unutamazsın

Duaya nail olmak