Hüzünlü Kalp

Bu hayatta her şey insan içindir yazımda, insanın kimseyi kendinden fazla sevmemesi gerektiğini yazmıştım.
Ne olursa olsun insan başına ne gelirse gelsin yaşadığı hayatı sevecek bir neden bulmalı.
Bunun için de ilk önce kendini keşfetmeli.

Bugün kötü bir haber aldım, içim burkuldu.
İnsan hakikati göremediği zaman üzülür.
İnsan en sevdikleri tarafından vurulunca çaresiz kalır.
Bütün bedeni hüzün kaplar.
Hüzün gözün ağlaması değildir, hüzün kalbin ağlamasıdır.


Türkiye'de bulunduğum dönemde bir avukatlık bürosunda çalışıyordum.
Bir gün ofise otuzlu yaşlarda, işi gücü olan güzel bir kadın geldi.
Avukat hanımla birebir görüşmek istedi.
Benim odam hemen yakında olduğu için kadının yürek çığlıklarını duyabiliyordum.

Kocasının hayatında bir başka kadın varmış.
Adamı yakalamış ama affetmiş çok sevdiği için.
Adamı çok sevdiği her halinden belli oluyordu.
Ona öfke kusarken bile adeta onsuz yapamam diyordu gözleri.
Olay bu haliyle kapandı sanırken, adam boşanma davası açmış.
Bizde olaya müdahil olduk ve kadının müdafiliğini yaptık.
Süreç devam ederken kadının adamla barışma girişimleri olmuş.
Adam evden henüz daha ayrılma hazırlığını tamamlamadığı için kadını kandırıp bir süre daha aynı evin içinde yaşamak istemiş.
Kadına türlü türlü yalanlar söylemiş.
En akla sığmayan yalan şu olmuş:
Senin avukatın seni kandırıyor, ben boşanma davası filan açmadım.
Kadın kocasını çok sevdiği ve kaybetmek istemediği için bütün bu yalanlara ya inandı ya da inanmak istedi.
Velhasıl; adamın dürüst olmayışı ve kadının duygularıyla bu denli oynaması kadının psikolojisini bozdu.
Kadının gözünü açmaya çalıştık.
Medeni Kanunu'nun ona verdiği haklardan faydalanması gerektiğini, bu işin bittiğini, umut etmemesi gerektiği güzel bir dille anlatmaya çalıştık.
Çocukların var, onları düşün vs..
Neticede boşandılar.
Kadın nafakasını aldı, işine sarıldı döndü tekrardan.
Annesinin yardımıyla ev aldı.
Hayatını kendi kontrolü altına aldı diye düşünmeye başlamışken, hiç ummadığımız bir şeyi öğrendik.
Bu kadının annesi geçenlerde onun dosyasına bakan avukatı arayıp kızım intihar etti demiş.
Annesiyle yeni aldığı evde yaşıyormuş.
Balkona sigara içmeye çıkmış ve kendisini balkondan aşağı bırakmış.
Duyunca tüylerim diken diken oldu.
Gencecik bir kadın bunu neden yapar diye geceden beri düşünüyorum.
Arkada kalan çocuklara mı üzülsem, gencecik bir insanın hayatı bitti ona mı üzülsem bilemedim.

Onu bu hale getiren şerefsiz koca ne hissetmiştir acaba çok merak ediyorum.
Tamam kimse kimseyle yaşamaya mecbur değil ama kimseye yerine getiremeyeceğin sözleri vermek de nasıl bir ahlaksızlık!
Umut vermek, insanın duygularıyla oynamak, bir insana yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Şimdi aklıma sürekli kadının o hüzünlü bakışları geliyor.
Çaresiz halleri; acısını yüklenemediği o kadar belliydi ki...
Allah taksiratını affetsin!



Ä°lgili resim





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Sen beni unutamazsın

Duaya nail olmak