Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (1)



Deniz manzaralı yazlık evin terasa bakan pencerenin perdenin tüllerine çıplak bedenini sarmış, ağzında sigara denizin kıyıya vurduğu dalgaları izliyordu. 
Yatağın içinde tıpkı onun gibi çıplak bir adam adını sesleniyordu.
Neslihan, Neslihan… Duymuyor musun beni hayatım!
Neslihan sesin geldiği yere doğru kafasını çevirdi. 
Bir adam yatıyordu çırılçıplak yarı dik durur vaziyette. 
Yüzü belirgin değildi. 
Kim olduğunu çıkarmaya çalışıyordu. 
Kimdi bu adam? 
Yatağında ne işi vardı? 
Neden ikisi de çıplaktı?
Uzun zamandır sık sık gördüğü rüyadan uyandı Neslihan. 
Neden sürekli aynı rüyayı gördüğüne anlam vermeye çalışıyordu. 
Rüyasına giren adamın kim olduğunu çok merak ediyordu. 
Neden yüzü belirgin değildi. 
Neden hep aynı rüyayı sık sık görmeye başlamıştı? 
Bir türlü anlam veremiyordu.

Kalktı yatağından, mutfağa gidip akşamdan hazırladığı kahve makinasının düğmesine bastı. 
Kahve aroması bütün eve yavaş yavaş yayılırken o da banyoya gitti, yüzünü yıkadı. 
Aynadaki görüntüsüne baka kaldı uzun bir müddet. 
Aklından bin bir türlü düşünce birbiriyle alakası şekilde geçmeye başladı.

Orta okulda resim dersinde çizdiği karikatür aklına geldi. 
Yüzü kızardı, kendinden utandı birden.
Hoca, serbest bir çalışma istemişti sınıftan. 
Herkes aklına ilk gelen bir şey şeyi resmedecekti.
Neslihan o gün bir garipti. 
O gün bedeni alev alev yanıyordu adeta. 
Bir ara ayağa kalkan hocasına baktı. 
Uzun boylu, geniş omuzlu, biçimli bir çene yapısı, kaslı, güçlü eller ve boğuk bir sese sahipti.
Hoca’nın bütün bu erkeksi özellikleri Neslihan gibi küçük bir kızın cinsel yönden uyanmaya götürmeye yetiyordu.
Neslihan kalemi eline aldı ve ilk aklına gelen şeyi çizmeye başlamıştı. 
Yan masada oturan Slyvia bir ara kafasını uzattı ve Neslihan’ın çizdiği şeyi gördükten sonra, ‘’aman Tanrım!’’ diye bağırdı. 
Neslihan çizdiği kağıdın üstünü elleriyle kapatmaya çalıştı. 
Slyvia, ısrarla ellerini çekti ve aklına ilk gelen şey bu ne diye sordu. 
Neslihan gülümsedi, pişkin bir ifadeyle bu sen bu da Cengiz dedi. 
Slyvia kızgın bir ifadeyle aptal şey seni dedi.
Neslihan’ın çizdiği çalışmada, bir kız bir erkeğin önünde diz çökmüş, erkeğin aletini ağzına almıştı.
Aslında hayalinde tasavvur ettiği Sylvia ve sınıf arkadaşı Cengiz değildi. 
Erkeğin önünde diz çöken kendisi, erkek ise Hoca’nın ta kendisiydi. 
Neden böyle bir şey yapmıştı kendisi de anlam veremedi. 
On beş yaşında bir kızın kırkın üzerinde bir adamla hayal ettiği şeyi kendisi de ahlaksız buldu. 
Ama böylesi düşüncelerden kendisini zaman zaman alamıyordu. 
Hep birileriyle sevişmeyi hayal ediyordu. 

Kendisiyle baş başa kalıp oynaştığı zamanlarda bile gözünün önüne kendinden yaşça çok büyük erkekleri getiriyor ve onlarla seviştiğini hayal ederek mastürbasyon yapıyordu.
Annesinin sözleri geldi aklına. 
Daha on üçüne yeni girmişti ki, Neslihan adet görmeye başladı. 
Annesi her nedense bu durumu kabullenemeyip, kızının bu özel durumu ile hiç ilgilenmemişti. 
Hatta bir keresinde kendisinden iki yaş büyük ablasına, ‘’bak gör bu kızın amı erken kalkacak’’ diye söylenmişti.
Oysa Neslihan, tıpkı ablasında olduğu gibi annesinin onu adet görmeye hazırlamasını beklemişti.
Annesinin yersiz ve haksız tepkisine anlam veremiyordu. 
Kendisini suçlu, kirli ve günahkar hissetmeye başlamıştı. 
Neslihan allak bullak olmuştu. 
Karmaşık duygular içerisindeydi. 
İçi korku ve endişeyle doluydu. 
Nitekim ilk adetine hazırlıksız yakalanmıştı. 
Allah’tan ablası Gülhan imdadına yetişmişti. 
Kendisi de bir çocuk olmasına rağmen, annesinin yapması gerektiği şeyleri üstlenmişti adeta bir anne edasıyla. 
Neslihan bu suçluluk duygusunu hiç atlamadı. 
Hele hele annesinin söylediği o çirkin sözler aklından hiç çıkmıyordu. 
Suçluluk psikolojisiyle annesine kendisini affettirme derdine düştü. 
Ne yapsa nafile. 
Annesi onun bu özel durumuyla hiç ilgilenmiyordu.
Bu durum Neslihan'ı çok üzüyordu.


kayıp hayatlar ile ilgili görsel sonucu




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Sen beni unutamazsın

Duaya nail olmak