Çekmeceler


Zenne filmiyle dikkatleri üzerine çeken  Caner Alper ve Mehmet Binay'ın yeni filmi.
Bu filmde aşırı kasıldım desem yeridir.
Zira kaybolmuş insanlar, kaybolmuş hayatlar beni her zaman çok etkiler.
İzlemesi pek kolay olmayan ve enteresan ters köşesi ile güzel bir film.
Küçük bir kızın ergenliğinden itibaren ailesi tarafından gördüğü muameleden hayatı boyunca nasıl takıntılara ve sorunlara sahip olabileceğini gözler önüne seren sağlam film.
Çekmecelerini açması gereken bir baba, ve çekmecelerini açması için anahtar arayan çırpınan bir kız çocuğu.
Açmaktan ya da açılmasından korktuğumuz çekmeceler, kilitler ve  anahtarların olduğu bir hayatı var her insanın.
Bazı çekmeceler kilitli kalır, nedenler ve cevaplar orada gizlidir.
Üzerinde durmadığımız, geciştirdiğimiz, konuşmadığımız her şeyin yarattığı travmaları görebiliyoruz bu filmde.
Hayata dair gizlediğiniz, kendinize bile itiraf edemediğiniz her şey için izlenmesi gerek.
Korkmadan çekinmeden senin ,benim ,karşı komşunun yada yoldan geçen herhangi birinin çekmecesine kaldırdığı, yüzleşmekten korktuğu şu yada bu şekilde bilinç altında derinlere ittiği duygularını, korkularını, eksiklerini, arzularını o çekmeceden çıkarmış cesur bir film.

Çekmeceler filmi, toplum ve özellikle aile kurumu içerisinde, bilinçaltına itilen, yaşamı olumsuzluklara yönlendiren zor meselelere dokunuyor.
 Psikolojik, cinsel sorunları olduğunu anladığımız bir babanın kızına ve eşine yaşattıklarını anlatıyor.
Deniz karakterinin kadınlık algısı bu yüzden çarpık.
Bedeninden nefret ederek büyüyor.

Büyürken bir insan, bir birey olduğunu bilemeden, cinsiyet kavramından bile habersizken "orospu" damgası yiyor babasından.
Kendinden nefret eden bir insan başkalarından da nefret eder başlıklı yazımda buna benzer bir hayat hikayesi anlattım.
Orada da kızına psikolojik işkenceyi yapan henüz küçük yaşta kızına orospu damgasını vuran, baskın karakter olan bir anneyi görüyoruz.

 Filmin en yıkıcı anı, sonunda makasla intihar etmesi nefret ettiği ve yanlış şekilde her şeyin nedeni olarak gördüğü bedeninden kurtulmak istemesiydi.
Seks bağımlısı olması da bir bakımdan bedeninden uzaklaşma biçimi.
Bedenini başka insanlarla "paylaşarak" acısını azaltmaya çalışıyordu.
Deniz'in babasının ölüsünü görmesi gerekiyordu, bu yüzden saatler süren yolculuğa katlandı.
Ölüyü gördükten sonra duygusal bağı koptu.
Çocukken mastürbasyon yaptığı battaniyeyi de yanında taşıdı ve her şeyin müsebbibi olan, babasının muhtemel iktidarsızlığı/kompleksiyle karşılaşınca onunla üstünü örterek kavuşturdu; ve bu davayı kapadı.
Bu filmi gerçekçi bulmayanlar olmuştur elbet.
Onlara şu soruyu sormak istiyorum:
Size küçükken tacize uğramış birinin ileride seks düşkünü olması...
Babası yada annesinden şefkat görmeyen birinin bu eksikliğini gidermek için erken yaşta evlenmesi, ya da benim yazımda geçen Nuki karakteri gibi kendinden büyük kişilerle birlikte olması...
İç dünyasındaki arzuları toplumsal baskılar yüzünden baskılayan birinin etrafına katı kuralcı olması... Ama gizli kapaklı her türlü sapıklığı yapması gibi olaylarla hiç mi karşılaşmadınız?
Kendi adıma konuşacak olursam, ben bu ve bu türden hikayelerin kahramanlarını tanıdım.
Sonuç olarak; henüz daha izlemediyseniz mutlaka izleyin.
Bu vesileyle, Çekmeceler filmini izlememi tavsiye eden arkadaşıma teşekkür etmek istiyorum.



çekmeceler ile ilgili görsel sonucu




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Sen beni unutamazsın

Duaya nail olmak