Neslihan, banyodan çıkıp mutfağa gitti. Fincanına kahve döktü. Şeker katmazdı, biraz süt döker hepsi o kadar. Kahvesini yudumlarken akşamdan sardığı sigaralardan birini yaktı. Aklına annesi geldi tekrar. ‘’Lanet olsun senin gibi anneye!’’ dedi farkında olmadan sesli bir biçimde. Neslihan henüz on üç yaşındayken Serkan diye bir erkek arkadaşı olmuştu. Nasıl olmuşsa annesinin bu durumdan haberdar olmuştu. Büyük olay çıkarmıştı. On üç yaşında bir kızın flörtünden nolurdu diye düşündü. Bunun için evde büyük fırtınalar koparmaya değer miydi? O günden sonra Neslihan diye seslenmiyordu annesi kendisine. Kız Orospu diye çağırıyordu sürekli. Neslihan bu aşağılanmayı hazmedemiyordu. Odasına çekilip yorganın altında saatlerce ağladığı oluyordu. Bir anne nasıl bu kadar acımasız olabilir diye düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Neslihan doğuştan esmer tenliydi. Annesi, bu baba tarafına çekmiş diye dışlıyordu adeta onu. Oysa ablası Gülhan öyle miydi? O annesinin beyaz tenli meleği...
Yeni yıldan beklentileriniz nedir diye geyikler vardır ya hani... Geçenlerde (henüz daha 2017'ye girmemiştik) öyle bir geyiğin içinde buldum kendimi. Dedim ki; hiçbir beklentim yok, bu yıl bitsin yeter! Atalarımız belki bunu yıl dönümleri için söylememiş ama gelen gideni aratır diye bir söz var. 2016 yılı bir an önce bitsin derken, şimdi korkum acaba 2017'yi mumla arayacak mıyız? Bunu ülkenin gidişatından bağımsız olarak söylüyorum. Birey olarak da endişelerim var açıkçası. Ama en kötüsü de ne biliyor musunuz? Çaresizlik duygusu. Allah kimseyi bu duyguya düşürmesin. Her insan ara ara bu duygunun içinde savrulup gider. Kimi çabuk sıyrılır kimi etkisinden kurtulamaz. Ülke için de keza öyle... Ama her ne olursa olsun umudu kaybetmemek gerekiyor. Yiyorsun, içiyorsun, yürüyorsun sağlığın yerinde, elin ayağın tutuyor. Her zaman yeni bir başlangıç yapacak gücü bulacaksın kendinde. Bugün de içimizi döktük sana ey sanal defter!.. Tarihe not düşmeyi unutma. Bugün ...
Bu sayfayı bugün şehrin keşmekeşinden sıkılmış, doğayla bütünleşmek isteyen ve en önemlisi çocuklarına bir cennet bahçesi bırakmak isteyen; bir kaç yıla yayılan azim dolu bir hikayesi olan bir kadın doğum uzmanına bırakmak istiyorum. Yazı biraz uzun ama emin olun bir solukta okumak isteyeceksiniz. Değerli ceviz dostları, Ankara Polatlı’da oluşturduğum ceviz bahçesinin kuruluş ve gelişim öyküsünü sizlerle paylaşmak isterim. Bu sayfaların ceviz sevdasına kapılmış ve bahçe kurma hayali veya niyeti olan pek çok kişiye yol gösterici olacağını düşünüyorum. Öncelikle kendimi tanıtayım: Ankara’da oturan, 54 yaşında, kamuda çalışan, Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanıyım. Ankara Fen Lisesi ve Hacettepe Tıp Fakültesi mezunuyum. Profesyonel seviyede İngilizce biliyorum. Evli ve 1 çocukluyum. Eşim kamuda dişhekimi, oğlum Kerem 13 yaşında. Bu satırları kaleme almamın asıl nedeni , bir gün oğlum yetişip bu bahçenin yönetimini ele aldığında geçmişinin nasıl olduğunu öğrenebileceği bir...
Yorumlar
Yorum Gönder