Kendinden nefret eden bir insan başkalarından da nefret eder


eziklik duygusu ile ilgili görsel sonucu

Nuki öğlen vakti televizyon karşısında oturmuş öğle kuşağı programları izlemekte.
Bir an kapıda tıkırtı duyuyor, televizyonun sesini kısıp sesin geldiği  yere doğru kulak kabartıyor. Kapı anahtarla açılıyor, daha açılır açılmaz içerisine iğrenç bir koku yayılıyor. Gelen Bozayı'ydı.
Bir gün öncesi sabah çıktığı evden yeni geliyordu. Zil zurna sarhoş bir şekilde içeri giriyor.
Ayakta duramaz vaziyette. Önce Nuki'nin bulunduğu salona giriyor. Bir müddet ayakta sallana sallana duruyor.
Sonra dönüyor mutfağa girmeye yelteniyor. Tam girecekken geri dönüp evin dış kapısını tekrar açıyor, bir iki adım ilerliyor. Tekrar geri dönüyor ve salonun ortasında yine sallanmaya başlıyor. Nuki olan biteni olağan karşılıyor. Zira Bozayı kim bilir kaç defa daha bu eve bu şekil gelmişti. Bozayı hırıltı homurtu karışımı sesler çıkararak kemerini çözüyor ve salonun ortasına işemeye başlıyor.Yarısı zemine yarısı kendi üzerine geliyor idrarının. Nuki, Bozayı'nın bu yaptığına bile hayret etmiyor artık. Sadece izlemekle yetiniyor.
Bozayı işini bitiriyor yine homurdanarak yatak odasına gidip üzerindeki pislikle birlikte yatağa atıyor kendini.
Nuki bir müddet sanki hiçbir şey olmamış gibi devam televizyon izlemeye devam ediyor. Sonra gözü tekrar parke zemine takılıyor. Bozayı'nın dışkıladığı idrarın koltuğun altına doğru yol aldığını görüyor. İçini bir öfke sarıyor. Bunları ben hak ediyor muyum diye kendi kendini sorguluyor.
Bu tür bir aşağılanma için ne yapmış olabilir bir insan diye hayıflanırken, aklına çocukluğundan beri dolaylı ve türlü türlü aşağılanmalara maruz kaldığını hatırlıyor.
Yapacak bir şey yok deyip kalkıp yerinden Bozayı'nın pisliğini temizliyor.

Nuki değerli bir insan olduğunu reddedeli yıllar olmuş. Belki de sırf bu yüzden aşağılanmaya, dışlanmaya boyun eğiyor. 
Ailesi tarafından çocukluğunda anlaşılmayan, hor görülen, bundan bir şey olunmaz denilen, aile sevgisinden mahrum kalan, sorumsuz anne baba elinde büyüyen, yanlış eş-arkadaş seçen, şiddet gören, yetersiz biri olarak görülen her insan aşağılık kompleksine kapılır.

Nuki ilk aşağılamayı annesinden görüyor daha henüz on üç yaşındayken. Okulda kendi yaşında bir çocukla flört ettiği için annesi tarafından evde ''orospu Nuki'' diye çağrılıyor.
Bu aşağılama şekli daha sonraki yıllarda şiddetini daha da artırıyor ve Nuki'nin travma geçirmesine sebep oluyor.
Nuki evden kaçana kadar, ne zaman dışarıdan eve gelse, üstü başı, okul çantası kontrol ediliyor.
Bu yetmezmiş gibi iç çamaşırları ve genital bölgesi dahi annesi tarafından kontrol ediliyor sürekli.

Nuki zamanla kendisinin bütün bu aşağılanmaları hak ettiğini düşünüyor ve bu düşünce bilinçaltına yerleşiyor.
Büyük günahlar işlediği düşüncesine kendisini de inandırıp yine kendisini lanetliyor.
Nuki o kadar bahtsız ki, gerçekten de hayatında onu aşağılamayan insan yok.
Çocukken anne ve babasından tutun, kardeşlerine kadar herkes evde Nuki'yi aşağılıyor.
Dayanamıyor evden kaçıyor, bu seferde yıllarca kaçtığı adam Nuki'yi aşağılıyor.
Diğer yaptığı iğrençlikleri düşünmek bile istemezsiniz.
Nuki ailesini bırakıp kaçtığı adamdan yine kaçarak ailesine sığınıyor.
Ailesinden kendisini bağırlarına basmalarına beklerken ailenin aşağılama ve küçük görme seansları devam ediyor.
Nuki dayanamıyor yine kurtuluşu kaçmakta arıyor ve Teneke'yle tanışıyor.
Kaderi bu ya, Nuki'nin karanlık ve kirli geçmişini sindiremeyen Teneke daha ilk günlerden başlıyor Nuki'yi aşağılamaya.
İlk çocuğu doğduğunda, Teneke çocuğu kucağına alıyor ve Nuki'nin kulağına eğilip, ''DNA testi yaptıracağım'' diyor.
Nuki kendisine bir fahişe gibi davranılmasını sineye çekiyor.
Üzülüyor belki ama kötü bir insan olduğu için Tanrı'nın onu cezalandırdığı fikrine sarılıyor.
Teneke ve Nuki'nin ailesi bir on yıl daha Nuki'yi aşağılamaktan geri durmuyor.
Onlar aşağıladıkça Nuki onlara kendini ispat etme gayretine giriyor.
Kadınlığından, insanlığından ödün vererek onlara yaranmaya çalışıyor.
Bir gün işten çıktıktan sonra ailesini ziyarete gidiyor her Cuma yaptığı gibi.
İçeri girer girmez, annesi şöyle sesleniyor Nuki'ye: Kızım, baban diyor ki, bu kızı gördükçe vücutumdaki bütün kıllar diken diken oluyor. Nuki'nin hevesi kursağında kalıyor.
Oysa ki, annesini babasını görüp belki de güzel bir akşam yemeği yiyecekti onlarla.
Nuki'yi tek aşağılan anne baba değil o evde. Kendinden üç yaş büyük ablası da Nuki'yi cahil, işe yaramaz ve çirkin bulur. Evde herkes her isteğini söyler Nuki'ye. Nuki hiçbirine cevap vermez. Vermek ister, içinde fırtınalar kopar ama veremez. Zira o da kendini küçük görür.
Bir insan kendi değerinin farkında değilse, bir başkası nasıl keşfedecek onun değerini.
Onlar aşağılar Nuki susar. Evden, babası yaşında birine kaçışını, geçmişini sürekli Demoklesin kılıcı gibi sallarlar Nuki'nin başının üzerinde.
Nuki sürekli depresyon halindedir ama bunun farkında bile değildir. Yoksa böyle sürekli kendini küçük görme vakaları nasıl izah edilebilir ki?
Nuki hep şu yanlışa kendisini inandırmıştır: Eğer iyi biri olsaydım ailem beni severdi!
Aslında bu yolla ailesi tarafından sevilmediği gerçeğinden kaçmakta.
Nuki'de özgüvensizlik baş gösterir.
Bu tür insanlar çoğunlukla yalan söyleme eğilimine girerler.
Nuki kendi kendini de aşağılamaya başlar zamanla.
Ablasının süt beyaz tenli olduğunu, kendisinin bir maymuna benzediğini, kadından çok kıllı bir hayvana benzediğini söyler durur.
Kardeşlerinin de hatalar yapmasına rağmen, onların hataları hoşgörülür.
Bir keresinde yine kendinden yedi yaş küçük kız kardeşi amcasının kızıyla esrar içerler.
Nuki yoktur bile o ortamda. Kavga çıkar ve o hınçla küçük bacısı gidip, Nuki bize esrar içtirdi kendisi de sürekli içiyor der. Anne baba hiç sormadan araştırmadan Nuki'yi suçlar.
Nuki her ne kadar çocuklarının üzerine yeminler etse de baba inanmak istemez. Nuki'den bir test tapmasını talep eder. Nuki babasına, bu testi diğer kızından da istedin mi diye soramaz bile.
Ailesinin Nuki'yi bu denli dışladığını ve aşağıladığını gören kocası da boş durmaz elbette.
Nuki'nin kendisini aldattığını varsayarak Nuki'nin eski kocasını arayıp, kardeş, Nuki'nin aldatma huyu var mıydı diye sorar.
Nuki artık öyle bir hale gelmiştir ki, ona söylenen, ona reva görülen her şeyi hak ettiğini düşünür.
Olan biten hiçbir şeyi yadırgamaz.
Nuki kendini küçük göre göre kendinden nefret etmeye başlar.
Kendinden nefret eden bir insan başkalarından da nefret eder.
Öyle ya, başkalarını sevebilmenin ön şartı insanın önce kendisini sevmesidir.
Kendisini sevemeyen bir insan, bir başkasının ona gösterdiği ilgi ve sevgiyi de hak etmediğini düşünerek reddeder. Aradığım sevgi ve ilgi değilmiş diye bir kandırmaca içine girer.

Nuki aslında yaşadığı hayata ve ortama adapte olmadığının farkında. Hayatı dolduramadığı boşluklarla dolu.
Anne baba sevgisi, kardeş sevgisi, eş sevgisi, arkadaş sevgisi... Bütün bunlardan mahrum bir hayat sürdü Nuki.
Nuki'ye göre hayat hep düşmandır o ise hep haklı. 
Bugün geldiği noktada ondan doğan oğlu bile onu küçük görmekte. Babasının evden gitme sebebi olarak görmekte Nuki'yi. Bu yüzden de sürekli annesine karşı nefretini kusmakta.
Kendinden olan birinin bile ona nefretle ve iğrenerek baktığı bir hayatla nasıl baş edecek Nuki?
O da bunu bilmiyor. Bilmediği için saçmalıyor. Kendi kafasında kurduğu şeylere inanıp bir korku girdabında boğulup duruyor.
Ne garip ki, Allah bu dünyada onu o olduğu için seven, sahiplenen,değer veren birini karşısına çıkarıyor, ama gel gör ki Nuki boktan geçen hayatının bütün acısını ondan çıkarmaya çalışıyor.
Ezilmişlikten gelen ezme teşebbüsüne girermiş. 
Nuki ezikliğini saklamak adına adeta saldırgan tavırlar gösteriyor adama karşı.
Çünkü alışık olmadığı bir davranış sergiliyor adam. Nuki'yi küçük görmüyor, aşağılamıyor, işe yaramaz, beceriksiz bir kadın olduğunu düşünmüyor asla.
Ama Nuki alışmış bir kere hor görülmeye. Ruhu adamın yürekten sevgisini kaldıramıyor.
Çocukluğundan bu yana bir böcek muamelesi gören Nuki, adamın samimi sevgisi ile nasıl baş edeceğini bilemiyor. Korkuya kapılıyor. Şüpheci yaklaşıyor. Öyle ya, bu hayatta bir kişiden bile sevgi görmemiş Nuki birinin onu sevebileceğine inanamıyor.
Ne kadar çabalasak da Nuki gibi insanlar hep var hayatımızda. onlarla olan ilişkileri iyi yönetmek gerekiyor.
Elbette bir gün yok olup gidecekler ama dikkat etmezsek geri kalan yıpranan duygularımız olacak.


eziklik duygusu ile ilgili görsel sonucu













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Almanya'dan Mektup Var (3)

Sen beni unutamazsın