Vurdum duymaz bir toplumuz

 



Bu yazıma Türkiye'de bulunduğum yıllarda yaşadığım bir olayı anlatarak başlayacağım.

Evden işe giderken kullanmak zorunda olduğum bir dört yol vardı.

Sürüş istikametini düşünürsek, bu yolda tek şerit sola, tek şerit düz ve tek şerit de sağa gitmekteydi.

İlk zamanlar bende sol şeride yanaşıp sola dönmek için ilerlemeyi bekliyordum.

Önümde en fazla beş on araç olduğu halde onlarca dakika beklediğim olmuştu.

Nedeni ise; sola tek şeritle dönme imkanı varken yan yana beş araba diziliyordu.

Toplamda en fazla dört aracın yan yana sığacağı yere sağ ve düz gidenlerle birlikte yedi sekiz araba oluyordu.

Trafik adeta Arap saçına dönüyordu.


Albert Camus "Veba" isimli eserinde şöyle der: "Bir kenti tanımanın en bildik yollarından biri de insanların orada nasıl çalıştığına, orada birbirlerini sevdiğine ve nasıl öldüğüne bakmaktır."

Türk insanını tanımak için de bu yöntemi kullanabiliriz.

Kimse ne işini seviyor ne de beraber yaşadığı insanları seviyor.

Ölümler bile acayip.

Otuz yıl Almanya'da yaşadım, tek bir arabanın takla attığını görmedim. 

Türkiye'de dört yıl geçirdim, kırk kez yolda takla atmış arabaya rastladım.




Türk insanı neden kurallara uymak yerine bu kuralları kestirme yoldan geçmeyi yeğliyor?

Çünkü, kuralları işleri yavaşlatan, zorlaştıran şeyler olarak görüyoruz.

Kestirme yol ve yöntemlere başvuruyoruz.

Birini uyarmaya kalktığınız zamanda, ülkeyi sen mi kurtaracaksın, boş ver çapsızlığına maruz kalıyorsunuz.

Bizlere kurallara uymadan kısa yoldan pratiğe odaklanmayı ta küçükten itibaren öğrettiler.

Akıllı ol, cin gibi ol, gözünü dört aç vs gibi lafları her çocuk mutlaka işitmiştir.

Bırakın çocukluğu, devlet adamlarımız bile benim memurum işini bilir diyerekten adeta yol göstermiştir.

Peki bizi buna iten sebep nedir? 

İçinde bulunduğumuz şartlar mı yoksa içinde büyüdüğümüz kültür mü?

İyi eğitim almayıp kitap okumazsak sağlıklı düşünceye kavuşamayız.

Düşünce şekli ise kültürü etkiler.

Böylece de yoz bir kültür hakim olur toplumda.


Türkiye'de niteliğe değil niceliğe önem veriyor.

Bir an önce olsun bitsin de netice alalım görüşü yaygın.

O yüzden de hep yalap şalap işler yapılıyor.

Maalesef çok vurdum duymaz bir toplumuz.

Estetik anlayışımızın olmaması ise işin cabası.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Hegel'in Mutsuz Bilinç Kavramı

Duaya nail olmak