Atatürk ve Ben

 



Geçmişimde beni rahatsız eden pek fazla bir şey yok diye düşünüyorum.

Ancak sadece bir şey için kendi kendime kızdığım oluyor.

O da şudur ki; Atatürk'e karşı önyargılı olduğum yıllar.

Hele hele bugünün Türkiye'sinden baktığım zaman geçmişimin bu dönemi için gerçekten çok hayıflanıyorum.

İnsan ideolojik saplantılarından kurtulduğu an, düşüncesi gelişiyor ve değişiyor.

Kırk yıldır aynı düşüncedeyim gibi sözler sadece ve sadece aptalların savunacağı bir şeydir.


Türk insanı akıl ile inanç arasında sıkışıp kalmış.

Bu bir logos - mitos savaşı.

Atatürk'ün en büyük derdi bu milletten logosçu bir toplum yaratmaktı.

Çökmüş bir imparatorluktan yeni bir ulus devleti yaratırken neden bu kadar sert geçişler yaptığını anlayamıyordum.

Bugün ise bu sert denilen geçişlerin bile yetersiz olduğunu görebiliyorum.

Kim ne derse desin, Kemalizm bir aydınlanma hareketidir.


Peki ya, hal böyleyken Atatürkçü düşünce neden toplumun genelinde karşılık bulmadı?

Kimse inkar etmesin; İslam'i kesimde yetişen bütün çocuklar, Mustafa Kemal Atatürk hakkında en kötü biçimde koşullandırılıp önyargılı bireyler haline getirildiler.

Atatürk'e düşmanlık besleyen bir nesil yetiştirildi.

Siyasal İslam'ın iktidar olduğu her dönemde putlaştırılmış bir Atatürk saf Anadolu çocukların zihnine çakıldı.

Bu saf Anadolu çocuklarına dini öğretmedikleri gibi Atatürk'ü de öğretmediler.

Çünkü siyasi olarak dindar bilincin ilkeleri yoktur.

Davası vardır.

Dava yolunda ise her şey mübahtır.




Atatürk, Türkiye'nin İslam dünyasında ayrıcalıklı olmasını sağlayan büyük bir liderdir.

Bütün İslam coğrafyasına baktığımız zaman bunu daha iyi anlıyoruz.

Atatürk hiç abartısız çağının ötesinde bir insandı.

Atatürk sayesinde elde ettiğimiz kazanımları bugün hala idrak etmiş değiliz.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Hegel'in Mutsuz Bilinç Kavramı

Duaya nail olmak