Her tercihinde vazgeçmek zorunda kaldığı şeyler oldu


Berlin sokakları...
Yolda cam kırıkları...
Üzerine basıp geçiyor bir kadın o cam kırıklarının.
Çıkardığı seslere duyarsız, zira kendi yüreği de o cam kırıkları gibi paramparça.
Hava kasvetli, güneş yüzünü hiç göstermiyor günlerdir.
Ortalıkta bunalım kol geziyor.
Kadın yürüyor hedefi olmadan.
Yürüyor topuklarını vura vura.


Berlin...
Bu şehirden ayrı geçen yılları anımsamak istemiyor.
Sofokles'in trajedesindeki gibi; kaderinin sonunu bildiği halde terk edip gittiği şehri dolaşmak istiyor adım adım.
Şimdi bu şehirle barış zamanı.
Tekrar saracak belki bütün anaçlığı ile onu doğuran bu şehir.


Baba..
Bir kızın babasıyla kurduğu ilişki, onun ileride eşiyle, patronuyla, arkadaşlarıyla kuracağı ilişkiyi de etkilermiş.
İleride erkeklere dair yapacağı genellemenin bilgisine babası sayesinde ulaşırmış.
Babasının nasıl bir rol model olduğunu düşünmeye başlıyor.
Babasından beklentileri neydi.
Her zaman sığınacak bir liman olmaktan çıkmış mıydı babası?
Yoksa kaçışların ta kendisi miydi?
Ne olursa olsun et tırnaktan ayrılmıyor ama.
Çevresinden duyduğu babalar kızlarının ilk aşklarıdır ne kadar da yabancı geliyor ona.
Hiç öyle bir ilişkisi olmadı babasıyla.
Özlemini duyduğu o sessiz bakışlardan mahrum kalmıştı yıllardır.











Tercih...
Hayat onu hiç umursamadı.
O dursa bile hayat hiç durmadı.
Hayat onu tercihlere bıraktı hep.
Yanlış tercihlere...
Her tercihinde vazgeçmek zorunda kaldığı şeyler oldu.
İlk tercihinde ailesinden ikinci tercihinde ise benliğinden.
Kabullendi.
Kaderim deyip sustu.


Aşk...
Yaradan yıllar sonra kalbine bir güvercin koydu.
Muzice gibiydi.
Sevdi, sevildi.
Hiç olmadığı kadar değer gördü.
Olmadı.
Üstündeki enkazı kaldırmaya gelen adama el uzatmasını bilemedi.
Korkularına yenildi.











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Lolita'nın kayıp hikayesi (2)

Sen beni unutamazsın

Duaya nail olmak